16 Aralık 2014 Salı

Feza Gürsey Bilim Merkezi

Vikipedia'daki tanımla bilim merkezi; özellikle çocuklar ve gençlerin bilime, bilimsel düşünceye, gelişen teknolojilere karşı ilgilerini artırmak ve yakından takip etmelerini sağlamak; bilgi, beceri ve üretim yeteneklerinin gelişmesine aktif, uygulamalı ve deneyimsel eğitim ve öğretim ile katkıda bulunmak amacıyla eğitim sağlayan ortamlara verilen isim. Fen, yaşam bilimi, mühendislik, sağlık ve sanayi alanlarında yapılır. Deney düzenekleri, aktif katılım, neden sonuç ilişkisi ve değişkenler arası ilişkinin gözlemi olması gerekenlerdir.
İlk açıldığı yıllarda gittiğim bilim merkezine ailece tekrar gittik. Çocuklarımıza bilimi, araştırmayı sevdirmek, okulda öğrendikleri ama tam oturtamadıkları bilgileri pekiştirmek; bilginin ve öğrenmenin eğlenceli olabileceğini göstermek , meraklı hallerini canlı tutmak için çok faydalı bir yer.
Feza Gürsey, 1921 de İstanbul'da doğan, fizik ve matematik eğitimi almış, ülkemizde ve ABD' de farklı üniversitelerde çalışan ilk fizikçilerimizden biridir. TÜBİTAK Feza Gürsey Enstitüsü İstanbul Çengelköy'de, Feza Gürsey Bilim Merkezi ise Ankara Altındağ 'da.
Feza Gürsey Bilim Merkezi 1993' te kurulan Türkiye'nin ilk bilim merkezidir. Kızılay'dan 10-15 dakika arayla geçen 413 nolu Altınpark-Çankaya otobüslerine binip, son durakta inerek Altınpark'ın içine girip parkta bir tur atıp, bilim merkezi gezilebilir. Tam 7 TL, öğrenci 5 TL idi. Okullara randevu ile ücretsiz. Öyle albenili, şatafatlı bir yer düşüncesiyle gitmeyin. Bazı fizik kurallarını denemek, bir bilim merkezi görmek ve öğrenmek için gidin. Müzenin girişinde bizi kocaman bir homunculus heykeli karşılıyor. Homunculus; insan beyninde vücudun hangi bölümünün ne kadar alan kapladığını gösteren sembolik bir taslak. Merkezde belli saatlerde elektrik ve azot gösterisi yapılıyor. Çizgi film makinesi, refleks ölçerler, görme oyunları, kara delik, hiber küp, plazma küresi, fosforlu duvar, diskler, konuşma çanakları, aynada yıldız çizimi, çan eğrisi-olasılık oyunu, denge-dönme ile ilgili oyunlar, enerji üreterek lamba-radyo çalıştırmak, basınçlı hava-uçan top, mikroskopta farklı materyalleri incelemek gibi birbirinden ilginç ve eğlenceli deneyler yaparak saatler geçirdik. Yorgun ama mutlu bir şekilde tekrar otobüse bindik.








11 Kasım 2014 Salı

Pembe Köşk - Ankara

Pembe Köşk, AnkaraPembe Köşk, AnkaraPembe Köşk her yıl nisan ve ekim aylarında, 23 Nisan ve 29 Ekim'i kapsayacak şekilde birer ay ziyarete açılıyor. Bu dönemlerde farklı sergilere de ev sahipliği yapıyor. 27 Ekim-30 Kasım tarihleri arasında hem müze ev hem de ''Çok Partili Hayata Geçiş ve Uzlaşma Kültürü'' konulu sergi ücretsiz gezilebilir. Köşk; Çankaya'da Şehit Ersan Caddesi'nde, saat 10.00-12.00 ile 13.00-17.00 arasında açık.
Pembe Köşk, AnkaraPembe Köşk, Ankaraİsmet İnönü, Pembe Köşk'ü 1924 yılında bağ evi olarak almış ve aile 1925 yılında bu evde yaşamaya başlamış. 1927 yılında Ankara'nın ilk balosu ve daha nice ilkler bu evde yaşanmış. O yıllardan itibaren ailenin kullandığı eşyalar, İsmet İnönü ve eşi Mevhibe İnönü'ye ait kıyafetler, fotoğraf ve belgeler , Mustafa Kemal Atatürk ile sohbet ettikleri yemek odası görülebilir. 
Balo yapılan salonda ise çok partili hayata geçiş süreci ile ilgili mektuplar, belge ve resimlerden oluşan sergi gezilebilir. O yıllarda öğrenim için yurt dışında olan Erdal İnönü ile babası İsmet İnönü'nün biribirlerine yazmış oldukları mektuplar beni en çok etkileyenler. 







22 Ekim 2014 Çarşamba

Ankara TRT Yayıncılık Tarihi Müzesi

Ankara, TRT Yayıncılık Tarihi MüzesiAnkara, TRT Yayıncılık Tarihi MüzesiMüze, Çankaya Oran'da TRT Genel Müdürlüğü binasının olduğu kampüste ve hafta içi saat 10.00-17.00 arasında ziyaret edilebiliyor. Birinci katta yayıncılık tarihi ile ilgili bilgi ve malzemeler sergileniyor. Filmler ve dizilerde kullanılmış kostüm ve aksesuarlar ise bordum katta görülebilir.
Ankara, TRT Yayıncılık Tarihi MüzesiAnkara, TRT Yayıncılık Tarihi MüzesiAnkara, TRT Yayıncılık Tarihi MüzesiAnkara, TRT Yayıncılık Tarihi Müzesi1920li yıllardaki ilk telsiz telefon ve radyo denemelerinden, ilk düzenli radyo yayınlarının başladığı 1972 yılına, 1968 yılındaki ilk televizyon yayınına ve ardından da günümüze dek uzanan yayıncılığımızdaki gelişmeleri, teknolojik değişimleri somut örnekleri ile görmek, yayıncılık tarihimizi anlatan koridordaki bilgilendirici panoları okuyarak geçmişi öğrenmek ve çocukluğumuza-gençliğimize gitmek güzeldi. Radyo yayınları ve TV programlarından örnekler, Atatürk'ün 10. yıl nutkunda kullandığı mikrofon, kameralar, vericiler, kayıt cihazları, film makineleri....Radyo programlarında eğitim, kültür ve sanatla ilgili olanlar ağırlıklıymış. TV ise eğlence aracı değil, başta haber olmak üzere eğitim ve kültür vermeyi amaçlayan bir kitle iletişim aracı olarak öngörülmüş. Ankara Radyosu, şimdiki binasında ilk yayınına 1938 yılında başlamış. İlk TV Yayını siyah-beyaz olarak, 1968 yılında ''Ankara'dan yayına başlıyoruz'' anonsu ile başlamış. İstiklal Marşı ile açılıp kapanan, günün belli saatlerinde yapılan yayınları, sık sık gerçekleşen yayın kesintileri ve o arada gösterilen Koyulhisar Yaylaları gibi doğa fotoğraflarını kırklı yaşalarda olanlarınız hatırlayacaktır. Halit Kıvanç, Zafer Celasun, Can Akbel, Zeki Müren, Şakir Öner Gülhan, Tuğrul Şan ve Bilge Şan ilk aklıma gelen isimlerden birkaçı. Küçük Kadınlar, Küçük Ev, Walton Ailesi, Bonanza, Şeker Kız Candy, Komiser Colombo hatırladığım dizilerden bir kısmı.
Ankara, TRT Yayıncılık Tarihi MüzesiAnkara, TRT Yayıncılık Tarihi MüzesiMüzeyi ne zaman, nasıl düzenlemişler bilmiyorum ama iyi ki düzenlemişler, ben keyifle gezdim. Daha zengin olabilirdi diye düşünmeden de edemedim (özellikle kostüm ve aksesuarların olduğu bodrum kat). Belki bizler varlığından haberdar olup, daha fazla ziyaretçi gelirse zenginleşir mi dersiniz? Müzeye gelmişken TRT kayıtlarından oluşan CD ve DVD lerden de satın alınabilir.






14 Ekim 2014 Salı

Cunda Adası

Cunda, Ayvalık, BalıkesirCunda, Ayvalık, BalıkesirCunda diğer adıyla Ali Bey Adası; Ayvalık adaları olarak bilinen 22 adadan yerleşime açık olan tek ada. Ülkemizin Ege Denizi'nde bulunan Gökçeada, Bozcaada ve Uzunada'dan sonra gelen 4. büyük adası. Cunda, kokulu ada demekmiş. Ali Bey Adası ismini ise kurtuluş savaşında Yunanlılara teslim olmayan birlik komutanı Yarbay Ali Çetinkaya'dan almış. Ada; Lale Adası'nın deniz doldurularak karaya bağlanması ve Lale Adası ile Cunda arasına ise ülkemizin ilk boğaz köprüsünün 1964 yılında yapılması ile kara yolu ile ulaşılabilir olmuş. Ayvalık'tan otobüs, minibüs ve teknelerle adaya ulaşmak da çok kolay. Otoparklar özelleşmiş, epey bir ücret alıyorlar ama yine de park yeri bulmak zor. Turizm, balıkçılık ve zeytincilik adanın geçim kaynakları.
Taşkahve, Cunda, Ayvalık, BalıkesirBiz gece gittiğimiz için daha önce gördüğümüz kilise ve değirmeni gezemedik. Ama Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı'nı görmeyi isterdim doğrusu. Necdet Kent emekli büyükelçi, Sevim Kent ise Ayvalıklı ressam ve seramik sanatçısı. Oğulları onlara ait binlerce kitabı kütüphaneye bağışlamış.
Cunda, Ayvalık, BalıkesirTaşkahve, Cunda, Ayvalık, BalıkesirSokak aralarında dolaşıp, hediyelik eşya satan mağazalar, güzelim taş yapılara hayranlıkla bakınıp yorulunca kahvemizi Taşkahve'de içip, sahilde balık lokantalarının önünden yürürken de ıslak taze badem ve lokma yiyip adadan ayrıldık. Adanın meşhur Papalina balığını tatmayı unutmayın. Birçok bina restore edilip butik otel olmuş. Hem çok beğendim hem de aslına uygun mu yapılmışlar diye merak ettim. Bana biraz Alaçatı'yı çağrıştırdı. Umarım bu değişiklik hızla devam edip adanın o sakin kendine has hali yok olmaz. Hediyelik eşya satan mağazalar demişken Zuhal Üçok'un tasarladığı ''Allı Pullu Fidan'' bez bebekler çok güzeldi.







16 Eylül 2014 Salı

Aqua-Vega


Bir alışveriş merkezinde içinde yüzlerce balık bulunan bir akvaryumun varlığını duyduğumda pek de inanmadım. Fakat öyle bir yer varmış (Ankara'da Nata Vega AVM de). İçeri girdiğimde kendimi balıkların arasında, sualtında gibi hissettim. Akvaryumlarda çeşit çeşit balıkların dışında; deniz yıldızı, deniz yılanı, ıstakoz, köpek balıkları ve farklı deniz canlıları bulunuyor. 
En ilgimi çekenlerden başlamak gerekirse, deniz yıldızlarına kendimi bildim bileli hayranım. Bu yüzden akvaryumdaki deniz yıldızlarını da çok sevdim. Palyaço balığı deyince aklımıza ilk Nemo'nun filmi gelir. Palyaço balıklarını görünce benim de aklıma ilk gelen Nemo oldu. Çok şirinler. Palyaço balıklarının beraber yaşadığı deniz canlıları da onlar kadar renkli ve güzellerdi. Bir de daha önce hiç görmediğim ve duymadığım bir hayvan ilgimi çekti, Atnalı Yengeci. Bana ilginç gelen özelliği dinazorlardan bile daha önce varolmuş olmasıydı. Yaşayan fosillere örnekmiş. Yemek yemeden bir yıl yaşayabilirmiş, kanı mavi renkliymiş ve bir örümcek türüymüş. Bunları gördükten sonra cam bir tünele giriyorsunuz ve üzerinizden, yanınızdan köpekbalıkları, vatoslar ve daha bir çok balık geçiyor. Çok hoş bir his.









 

10 Eylül 2014 Çarşamba

Kıbrıs

Girne, Kıbrıs, günbatımıGirne Limanı, KıbrısHerkesin farklı bir gidiş nedeni olabilir elbette, bizimki yüzmek ve kafa dinlemek içindi. Bolca yemek de buna eklendi ama olsun dinlendik de yüzdük de. Az gezdik çok yedik. Nereler? Neler?
Girne, KıbrısGirne, Kıbrıs, günbatımıGirne Limanı geçmişte ticari amaçla kullanılıyormuş ama şimdi balıkçı tekneleri, yatlar, kafe ve restoranlarla dolu, klasik ada ve liman havasında. Girne Kalesi de limanda. M.Ö. 3.yy.da yapıldığı tahmin edilen batık gemi kaledeki Batık Gemi Müzesi'nde sergileniyor. Bu geminin keşfedilen en eski ticari gemi batıklarından olduğu sanılıyormuş. Çarşı içinde onlarca yıl önceki kumaş ve porselen satan mağazaların yok denecek kadar azalması üzücüydü. Benim hep şikayetçi olduğum her yerin birbirine benzeme özelliğinden Kıbrıs da nasibini almış.
KıbrısKıbrısKıbrısGirne, Kıbrıs  Hellim Peyniri, kolokas, pirohu, babutsa, ceviz macunu ve verigo yedim, şeftali kebabını Kıbrıs'da değil ama çok sevdiğim bir arkadaşımın annesinde yemiştim. Soğan, maydanoz ve kıyma ile yaptığı köfteleri üzerlerine halka şeklinde kesilmiş birer dilim domates yerleştirerek koyun iç zarına sarıp ızgarada pişirmişti. Kolokas; patates-mantar arası bir tatta, kuzu eti ile yahni şeklinde pişirilen, Karpaz ve Yeşilırmak bölgelerinde yetişen patates türü bir sebze. Babutsa; diken inciri de deniyormuş, bizim kaktüs meyvesi dediğimiz şey. Ceviz macunu; taze cevizin kabuğu soyulup, suda bekleterek acılığı gittikten sonra karanfil, badem ile kaynatılıp, şeker eklenirmiş ve genelde kahve içildikten sonra ikram edilirmiş. Pirohu; Kıbrıs'a özgü hamur yemeği, hamurun içinde nor(bizim lor gibi) ve nane koyup, suda haşlanıp, üzerine hellim peyniri serperek sıcak servis yapıyorlar. Peynirli mantı gibi diyebilirim. Kaldığımız otelin aşçısı içli köfteyi de içi peynirli yapmıştı, değişik ve hoş bir lezzetti, özel bir adı var mı bilmiyorum. Verigo da Kıbrıs'a özgü iri pembe taneli bir üzüm cinsi. Bu ne, üzüm mü erik mi diyerek yedim. İsminin öyküsü hoş; eve gelen İngiliz bir gruba ev sahipleri bu üzümden ikram eder, yedikleri üzümü çok beğenen konuklar ''very good'' derler. O günden sonra köylüler kelimeyi tam hatırlayamaz ve akıllarında kaldığı kadarıyla ''verigo'' derler. Yeşilırmak bölgesinde bulunan 51 yıllık Verigo asma ağacı Guinness Rekorlar Kitabı'na girmiş. Bu ağaç 224 m2 alan kaplıyor ve yılda 3 ton üzüm veriyormuş.
 









2 Eylül 2014 Salı

Beypazarı

Beypazarı, Ankara, Taş MektepBeypazarı, AnkaraBeypazarı; Ankara'nın konakları, yemekleri, eski yaşam kültürünün korunması ile ünlü, görülmesi gereken ilçelerinden biri. Ankara'ya yaklaşık 100 km. Arabayla İstanbul yoluna çıkıp, Sincan-Yenikent yol ayrımından devam edip Ayaş-Beypazarı yoluna girerek ulaşılabilir. Etlik otobüs terminali yada Ankamall AVM önünden otobüs/minibüslerle de gidilebilir. İstanbul'a 320 km. TEM otoyolundan Adapazarı'nda Akyazı çıkışına girip Ankara tabelalarını takip ederek ulaşılabilir. Her yıl haziran ayında ''Geleneksel Tarihi Evler, El Sanatları, Havuç ve Güveç Festivali'' düzenleniyor. 
Beypazarı, AnkaraBeypazarı, AnkaraBeypazarı; Hitit, Frig, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi farklı uygarlıklara ev sahipliği yapmış. Bizans'ın psikoposluk merkezi, Selçuklu döneminde, İstanbul -Bağdat yolu üzerinde bir ticaret merkezi, Osmanlı döneminde ise tımarlı sipahi merkezlerinden biri olmuş. Sipahi beyleri, ticaret ve ekonomik hayatın yoğunluğu nedeniyle Beğ Bazarı diye adlandırılmış.
Beypazarı, Tarih ve Kültür Müzesi, AnkaraBeypazarı, AnkaraZemin katı taş, üst katları ahşap, 2-3 katlı konakları ile ünlü. Evlerin guşgana-kuşluk denilen çatı katları; yazın kışlıkları hazırlayıp kurutmak, kışın ise saklayıp korumak için kullanılmış. Konakların bir kısmı restore edilip otel, pansiyon, müze, iş yeri olarak kullanılıyor. Türk Hamamı Müzesi'ni gezip, külhanbeyi sözünün nereden geldiğini öğrendik. Beypazarı Tarih ve Kültür Evi restorasyon nedeniyle kapalıydı. Neyse ki daha önce geldiğimizde gezmiştik diyerek Yaşayan Müze'ye doğru yürüdük. Müze; girişinde ve odalarında sizi karşılayan, yerel giysili rehberleriyle, rehberlerin güzel anlatımlarıyla, yerel hikaye ve bilmeceleriyle orada yaşamışsınız hissi yaratıyor. Komşu eve oturmaya gitmiş gibi oturup, konuşup, dolaşıp, üstüne bir de yemeklerini yiyince kırk yıllık Beypazarlı olup ayrılıveriyorsunuz. Halk Evi, Kent Tarihi Müzesi de gezilebilir.
Beypazarı, Yaşayan Müze, AnkaraBeypazarı, Türk Hamamı Müzesi, AnkaraTelkari gümüş işlemeciliği, dokumacılık (ipek bürgü yöreye has dokuma), yemenicilik, bindallı-el işlemeleri, dövme bakırcılık, demircilik, semercilik, saraçlık (at ve at arabalarında kullanılan deri aksamın tamir ve üretimi) gibi el sanatları gelişmiş. Alaaddin, Demirciler, Kalaycılar ve Çilingirler sokaklarında hepsini görebilirsiniz. 
Beypazarı, Yaşayan Müze, AnkaraBeypazarı, güveç, yaprak sarma, AnkaraYola biraz geç çıktığımız için ,Hıdırlık tepesi ve İnözü Vadisi'ne gidemedik. Karaşar yolu üzerindeki İnözü Vadisi; Hitit ve Frigler zamanında yaşam alanı, Roma döneminde ise manastır olarak kullanılmış. Vadi koruma alanı, ülkemizin 184 önemli doğal kuş alanından biri, yüzlerce kuş ve kelebek için yaşam alanı. Beypazarlıların yazlık bağ evlerinin olduğu bölge şimdi asma bağları ve bahçelerle doluymuş.
Taş fırınlarda, toprak güveçlerde pişen yemeklerini yemeden dönmek olmaz. Tarhana çorbası, etli yaprak sarma, güveç (parça etli pilav), bazlama ekmeği, Beypazarı kurusu, baklava, havuç lokumu bizim tattıklarımız. Alaaddin sokak üzerinde yiyecek alışverişi yapabileceğiniz ve oturup yemek yiyebileceğiniz yer çok. Biz daha önce de tercih ettiğimiz gibi Taş Mektep'i seçtik. Lezzetli yemeklerin üstüne gelen çay da nefisdi. Benim gibi kahve sevenler için bile.










26 Ağustos 2014 Salı

Kadıköy-Moda-Barış Manço

Bakırköy'den deniz otobüsü ile Kadıköy'e geçip, çarşı içinde dolaşıp Bahariye, Moda oradan biraz minibüsle biraz da Bağdat Caddesi'nden yürüyerek Bostancı'ya geçip tekrar deniz otobüsü ile Bakırköy'e döndük. Neler mi ilgimizi çekti?
Kadıköy çarşı içindeki balıkçı, baharatçı, manav ve özellikle de turşucular, Barış Manço'nun müze evi, Bağdat Caddesi'ndeki Remzi Kitabevi ve kafesi.
Barış Manço Müze Evi'nde; bahçe kapısında Barış Manço, girişteki merdivenlerin yanında ''arkadaşım eşek'' heykeli içerde de ''Bir insan en son ne zaman bahsedilmekten vaz geçilirse, o zaman ölmüş sayılır'' yazısı ile karşılanıyorsunuz. Yerlerde-duvarlarda notalar, yüzük-bateri-gitar şeklinde vitrinler, Barış Manço'nun yaptığı tablo ve grafik çalışmaları, plak masa ve nota sandalyeler ve tabi ki kıyafetler ile takılar benim dikkatimi çekenler. 

 Babam ve annemin dinledikleri müziklerden (türkü, Türk sanat müziği ve eski pop) en sevdiğim şarkılardan çoğu Barış Manço'nunkiler. Gerçekten çok güzel şarkıları var bence de.
  Moda'daki Barış Manço'nun evi de şarkıları kadar olmasa da çok güzeldi:)) Evdeki en hoşuma giden yer kış bahçesiydi. Sera gibi camlarla kaplı ve yemyeşil. Salonda bulunan, Barış Manço'ya ait cam vazo koleksiyonunda da süslü ve görkemli vazolar vardı. Önündeki yazıdan öğrendim ki Barış Manço röportajlarını hep bu koleksiyonunun önündeki koltuktaverirmiş. Evde en hoşuma giden bir başka şey de merdivenlerin piyano tuşları gibi olmasıydı. Dört katlı müzenin en üst katında sergilenen Barış Manço'nun kravatları çok komikti. Sahnede kullandığı kolye, yüzük ve kıyafetleri de sergileniyor. Kıyafetleri de takıları kadar süslüymüş.