Cunda
diğer adıyla Ali Bey Adası; Ayvalık adaları olarak bilinen 22
adadan yerleşime açık olan tek ada. Ülkemizin Ege Denizi'nde
bulunan Gökçeada, Bozcaada ve Uzunada'dan sonra gelen 4. büyük
adası. Cunda, kokulu ada demekmiş. Ali Bey Adası ismini ise
kurtuluş savaşında Yunanlılara teslim olmayan birlik komutanı
Yarbay Ali Çetinkaya'dan almış. Ada; Lale Adası'nın deniz
doldurularak karaya bağlanması ve Lale Adası ile Cunda arasına
ise ülkemizin ilk boğaz köprüsünün 1964 yılında yapılması
ile kara yolu ile ulaşılabilir olmuş. Ayvalık'tan otobüs,
minibüs ve teknelerle adaya ulaşmak da çok kolay. Otoparklar
özelleşmiş, epey bir ücret alıyorlar ama yine de park yeri
bulmak zor. Turizm, balıkçılık ve zeytincilik adanın geçim
kaynakları.
Biz
gece gittiğimiz için daha önce gördüğümüz kilise ve
değirmeni gezemedik. Ama Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı'nı
görmeyi isterdim doğrusu. Necdet Kent emekli büyükelçi, Sevim
Kent ise Ayvalıklı ressam ve seramik sanatçısı. Oğulları
onlara ait binlerce kitabı kütüphaneye bağışlamış.
Sokak
aralarında dolaşıp, hediyelik eşya satan mağazalar, güzelim taş
yapılara hayranlıkla bakınıp yorulunca kahvemizi Taşkahve'de
içip, sahilde balık lokantalarının önünden yürürken de ıslak
taze badem ve lokma yiyip adadan ayrıldık. Adanın meşhur Papalina
balığını tatmayı unutmayın. Birçok bina restore edilip butik
otel olmuş. Hem çok beğendim hem de aslına uygun mu yapılmışlar
diye merak ettim. Bana biraz Alaçatı'yı çağrıştırdı. Umarım
bu değişiklik hızla devam edip adanın o sakin kendine has hali
yok olmaz. Hediyelik eşya satan mağazalar demişken Zuhal Üçok'un
tasarladığı ''Allı Pullu Fidan'' bez bebekler çok güzeldi.