İstanbul'a biraz ara verdik. Bu
gün Keçiören'deyiz. Ankara'nın en büyük ilçelerinden biri. Yeşillikler içindeki
yürüyüş yolu, şelaleler, parklar ve Deniz Dünyası ile aklımda kalacak. Yürüyüş
yolunun sonunda minik bir hayvanat bahçesi de var. Deniz Dünyası'nda ise
balıklar ve deniz canlıları sergileniyor. Kurtuluş savaşı hazırlıkları
sırasında Ankara'da kullanılan ilk karargah da Karargahtepe bölgesinde. Atatürk 27 Aralık 1919' da
Ankara' ya geldiğinde Keçiören'de Ziraat Mektebi'nde birkaç ay kaldıktan sonra
istasyondaki Taş Bina'da çalışmalarını sürdürmüş. Ziraat Mektebi binası bu gün
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü olarak kullanılıyor. Atatürk'ün kullandığı
odada ise o dönemim eşyaları sergileniyor.
Yeni yapılmakta olan kaymakamlık binası da oldukça hoş.
Yeni yapılmakta olan kaymakamlık binası da oldukça hoş.
Çankırı'dan doğan Çubuk çayı Keçiören'den geçerek, Etlik semtinde Hatip çayı ile birleşerek Ankara çayını oluşturuyormuş. Ankara çayı da Ayaş, Beypazarı ve Nallıhan'dan geçerek Sakarya ırmağına dökülüyormuş. Ankara çayı; ev ve sanayi atıkları nedeniyle uzun süredir kullanılabilir bir sulama kaynağı olmaktan çıkmış. Avrupa'nın ünlü kentlerindeki gibi şehrin ortasından geçen ırmak/çayları koruyabilseymişiz ne güzel olurmuş diye düşünmeden edemedim. Yapay göletler, havuzlar yerine onları hem tarım için hem de şehir estetiği için kullanabilirdik.
Keçiören’
de görmek isteyip de göremediğim bir yer
kaldı; VEKAM. Yani, Vehbi Koç ve Ankara Araştırmaları Merkezi. Eski Ankara bağ evlerinden biri. Semahat
Arsel restore ettirerek vakfa bağışlamış. Ankara ile ilgili araştırma yapan
herkesin faydalanabileceği kaynaklar bulunuyormuş.