Rahmi Koç Müzesi, Hasköy’de; yolun sağ tarafında, 12. yüzyıldan kalma bir Bizans binasının
temelleri üzerine kurulmuş olan Osmanlı Lengerhanesi ( Lenger= çıpa ve zincir,
hane= ev) ve yolun sol tarafında 1861’de Osmanlı Deniz Hatları Şirketi (
Şirket-i Hayriye) tarafından kendi gemilerinin bakım ve onarımı için yapılan
Hasköy Tersanesi olmak üzere iki bölümden oluşuyor.
Deniz, hava, Karayolu ve demiryolu
taşıtları, buharlı makinalar, bilimsel aletler, oyuncaklar, maket ve modeller,
film ve baskı koleksiyonları, zeytinyağı fabrikası, tarım aletleri, motosikletler,
bisikletler, kağnılar, at arabaları, su altı bölümü, nostaljik dükkanlar,
deneyerek öğrenme bölümü (kaldıraç, makara vb.), keşif küresi ve daha bir çok
şey görülebilir. Benim en çok ilgimi çekenler:
*Mototren- La Littorina. İtalyan
yapımı, hem ön hem arkada motor ve sürücü bulunan, tek vagonlu, lokomotif
gerekmeyen tren.
*Saray orkestrası şefi Callisto
Guatelli’nin 1861’de Sultan Abdülaziz için bestelediği Aziziye Marşı’nın
eşliğinde incelediğimiz tren vagonu.
*Henry Ford’un tasarımı ahşap
taxi (max. hız 48 km/st).
*1922’de üretime başlanan en küçük ve
en popüler olan, 1936 model kırmızı Austin 7 ( max. hız 97 km/st).
*Minyatür , gemi baş figürleri.
İngiliz Milli Denizcilik Müzesi Cutty Sark Koleksiyonundaki orjinallerinin
kopyaları. 1979’da Erbil Serter yapmış.
Ayrılmadan önce Hasköy-Sütlüce Demiryolu ile nostaljik demiryolu seferi ve 1936 Hollanda yapımı buharlı römorkör Liman 2
ya da Kont Ostrolog isimli teknelerden biri ile Haliç turu yapılabilir.
Burası deniz kıyısında çok güzel bir
müze . Girişte aldığınız biletlerle; müzeyi , eski Koç Müzesi’ni tek cümle ile
anlatmak gerekirse ; gezebileceğiniz en güzel yerlerden biri
diyebilirim.
Evet , Koç Müzesi Ankara’da da var .Ama şu anda benim anlatacağım
İstanbul’daki. Bir uçağın içini, eski trenleri gezebilirsiniz.
Ayrıca deniz kenarında yavaşça gezebileceğiniz bir buharlı tren ve
denizde püfür püfür rüzgar eşliğinde
gezintiye çıkabileceğiniz bir
vapura binebilirsiniz . Biz müzeyi
tepeden tırnağa gezdik. Bir de buharlı trene bindik. Aslında vapura da
binecektik ama hava rüzgarlı belki üşürüz diye binmedik. Gezmeyi bitirdiğimizde
ilk düşündüğüm müzenin ve manzaranın
ne kadar harika olduğuydu.
Ben müzeyi gezerken en çok teknolojinin nasıl
hızla geliştiğini gördüm. Düşünsenize eskiden
tekerlek bile icat edilmemişken, buharla çalışan trenler varken şimdi son model
trenler , arabalar, hatta çok gelişmiş uçaklar da var.