30 Mayıs 2013 Perşembe

Kahve Fincanı



Hafta sonları ailece gezmeyi, yürüyüş yapmayı seviyoruz. Sırt çantalarımızı alıp, şehrin içinde uzun yürüyüşler yapmak bizim için AVM dolaşmaktan çok çook keyifli.
Gezmeyi sevdiğim kadar arkadaşlarımla kahve içerek sohbet etmeyi de çok severim. Kahveden kastım  Türk kahvesi. Buz gibi, tabağa dökülmüş, köpüksüz, sıcak suya kahve katılarak pişirilmiş olan değil elbette. Dışarıda böylesini bulmak zor olsa da yok değil. Dışarda içtiğim en güzel kahvelerden biri İzmir Kemeraltı'nda Kızlarağası Han'ın yanında Şükrü beyin yerindeydi.  Kahveler fincanında pişiyor ve çok sıcak önünüze geliyor. Aman hemen bir yudum almayın çünkü fincan çok sıcak. İçtiğinize değecek, tüm yorgunluğunuzu alacak lezzette.

iğne oyalı mendil
kahve fincanı

kitap-kahve, Sofi'nin Dünyası, Türkan-Ayşe Kulin
tepsi örtüsü
Sayısını bilmediğim, biriktirdiğim kahve fincanlarından en beğendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.



Ben biraz televizyon izlemeyi seviyorum. Eğer siz de polisiye dizileri izlemeyi seviyorsanız mutlaka Arka Sokaklar' izleyin. Benim dizide en sevdiğim oyuncu Gamze Özçelik yani ordaki adıyla Zeynep. Bu dizide bir asayiş şube var; onların çözdükleri olaylar anlatılıyor. Bu dizi bana hangi davranışın kötü hangisinin iyi olduğunu anlatıyor. Nerede, ne zaman kötü bir şey olabilir, olursa  ne yapmam gerekir onu öğreniyorum.










23 Mayıs 2013 Perşembe

Değirmendere



Yorgunluk ve halsizlikle geçen on günün ardından merhaba. Ben yazamayınca kızımın da canı istemedi.


Değirmendere, İzmitBu hafta sonu İzmit Değirmendere'ye gittik.Balkonda oturup çay içip deniz havasını içimize çektik. Biraz depolayabilirsek Ankara'da işimize yarar diyerek.

Deniz kıyısında yürüyüş yaptık. Depremden sonraki hızlı yapılaşma ''yine ders almamışız'' diyerek içimizi sızlatsa da güzellikler görmeyi tercih ederek sahildeki parkta dolaşıp,  ahşap heykelleri inceledik. 

Değirmendere, İzmitDeğirmendere, İzmit

 Bir zamanlar Değirmendere ahşap heykel festivalleri ile anılırdı, şimdi yapılıyor mu hiç duymadım (2012 de  yapılmış).

Florium Sera, Altınova, Yalova

Altınova tarafına gidip çiçek seralarını gezdik. Yani gözümüzü yeşile ve maviye doyurduk. Gezdiğimiz Florium adlı serada bazı çiçeklerin bakımı hakkında bilgi aldık. Balkonumuzda yetiştirebileceğimiz cinsleri öğrenip onların arasından ben begonya, kızım petunyalardan seçti. Petunyaların asılabilir olanlarında aklım kaldı. Daha önce bir dergide okuduğum dikey bahçeleri hatırlattı. Şehirlerde, dar mekanlarda duvarları bahçeye dönüştürmek diyebilirim. Önümüzdeki bahara petunyalarla balkon duvarımı bahçeye dönüştürebilirim.


Kivinin, asmaya benzer minik ağaççıklardan oluşan kivi bahçelerinde yetiştiğini de öğrendik.


Florium Sera, Altınova, YalovaAnnemin de dediği gibi bu hafta sonu Değirmendere’deydik. Değirmendere’yle çok aram yoktur. Yani yoktur derken İstanbul ve Ankara gibi değildir. Değirmendere’nin en güzel yanı bana göre iki tane. Birincisi tabii ki deniz, deniz havası. İkincisi ise çiçekleri ve ağaçları. Bahçe ve toprakla uğraşmayı çok seviyorum hele bu çiçekler rengarenk ve kokuluysa. Gittiğimiz seradan iki çiçek aldık. Birini annem beğendi. O çiçeğin rengi turuncu kırmızı arası. Zaten annem ne renk beğenir? Ben hangi renk mi beğendim? Tabii ki pembe. Diğer renklerdekiler de güzeldi ama pembe olana bayıldım. Hani şu alta doğru sarkan çiçeklerden. Balkonumuza asacağız ve ben bakacağım.
 Değirmendere'den Ankara'ya dönerken yazıyorum. Şimdi Bolu tünelini geçtik. Uzunluğu ve ışıkları yüzünden bu tüneli küçüklüğümden beri severim. Good Luck.








9 Mayıs 2013 Perşembe

Yıldız Parkı-Yıldız Şale


Yıldız Parkı, İstanbul


Yıldız Parkı , Beşiktaş Ortaköy arasında tepelerden sahildeki Çırağan Sarayı'na kadar uzanır. Boğazın kıyısında şehrin gürültü patırtısından uzak, yeşillikler içinde oturup  piknik yapıp dinlenerek haftanın yorgunluğunu attık. Bu kadar dinlenmek yeter, tembelliğe gerek yok diyerek park içinde yürüyüş yapıp , Yıldız Şale görülmeden dönülmez diyerek gezmeye başladık.

Yıldız Parkı, İstanbulYıldız Parkı, İstanbul


Yıldız Şale tek bir bina olarak yapılmamış. Farklı padişahlar zamanında yapılan ilavelerle son haline kavuşmuş. 1808 de başlanıp 1898 yılında tamamlanan bina, 19. yüzyıl ahşap işçiliğinin güzel bir örneği. İsviçre ve Fransa'da görülen dağ evlerine benzer dış görünümünden dolayı köşk-şale (chalet) adını almış. Sultan II. Abdülhamid 33 yıl devleti buradan idare etmiş. II. Abdülhamid döneminde bayram törenlerinin yapıldığı salonu kaplayan  406 m2 lik tek parça Hereke halı tek kelime ile muhteşem. Halı bina yapılırken bir duvar kapatılmadan önce salona yerleştirilmiş. Isınmayı sağlayan büyük seramik sobalar görülmeye değer. Zamanında konukevi gibi kullanılan binada Alman imparatoru   II. Wilhelm, İran şahı Şah Rıza Pehlevi, Fransa cumhurbaşkanı Charles de Gaulle gibi devlet adamları ağırlanmış.
Yıldız Parkı, İstanbulYıldız Parkı, İstanbul

 Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamak gerektiğini düşünenlerden olduğum için müzeleri gezmeden önce de mutlaka araştırırım.  Bu konuda severek baktığım kitaplar:

* İstanbul Müzeleri, Tülay Ergil, İstanbul Eğitim ve Kültür Vakfı Yayını
                                                                     *Türkiye Müzeleri, Mehmet Önder

Park çok güzel, yemyeşil ve kocaman. Eniştemin yaptığı sucuklu yumurtalar da park kadar güzeldi. Benim kolumu bir böcek ısırdı, ben çook korkup bağırarak ağladım. Annem de bana bağırmadan ağla neden bağırıyorsun diye kızdı. Sakin olmalıymışım, abartılı tepkiler vermemeliymişim, sorunlar panikle değil, sakin davranarak çözülürmüş. Kolumdaki kızarıklık ve acı annemin verdiği hapla geçince parkta yürüyüş yaptık. Parka gelen bir çok gelin gördüm. Sonra Yıldız Şale’yi gezdik. Bizi gezdiren rehberin anlattıklarından en çok ilgimi çekenler; koskocaman halının duvardan salona nasıl sokulduğu ve o kocaman odaların sobalarla nasıl ısıtıldığıydı. Dev gibi porselen sobalar çok güzeldi.







7 Mayıs 2013 Salı

Mektup



Pul albümü, hatıra defteriBir şey haber vermek, bir şey sormak veya istemek için, birine çoğunlukla posta yoluyla gönderilen, zarfa konulmuş yazılı kağıt ( TDK Türkçe Sözlük).  Şimdi yerini mail, mesaj, twet, face aldı.

Üniversitede öğrenciyken kuzenlerimle, öğrencilik yıllarım bittikten sonra da birkaç üniversite arkadaşımla mektuplaşırdık. Ortaokul-lise yıllarında ise İngilizce öğretmenimizin yardımı ile bir İngiliz bir de Alman öğrenci ile mektuplaşmıştım. Onlar yeni bir dil öğrenirken geliştirme çabalarıydı. Ama kuzenler ve arkadaşlarla mektuplaşmalar yaşadıklarımı paylaşmak, dertleşmek ve sohbet etmekti. Ne yazık ki o alışkanlığı kaybettik. Okul yıllarından kalan hatıra defterlerimi saklıyorum ama mektupları atmışım. Keşke saklasaymışım. Yıllar sonra o mektupları tekrar okumak ne keyifli olurdu kim bilir. O zamanki sıcaklığı, samimiyeti bu günkü ben nasıl yorumlardım acaba ?

Canım Erdalım Sevgili Babacığım, Can DündarMektup ve mektuplaşmak nereden mi aklıma geldi? Geçen hafta okuduğum Can Dündar'ın ''Canım Erdalım Sevgili Babacığım'' isimli kitabından. Eğitim için Amerika'ya giden Erdal İnönü ile İsmet İnönü'nün birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşuyor. Baba oğulun dostça, sevgi dolu satırları arasında dönemin olaylarından ip uçları da buluyorsunuz. 1950 yılı seçimlerine denk gelen mektuplardaki tek parti döneminin sona ermesinde yaşananları anlatışları ve değerlendirmeleri çok güzel. Seçimlere katılımın çok olmasının, dünyaya olaysız iktidar partisi değişimini göstermenin zafer olduğunu söylemek gerçekten takdire değer.



Can Dündar her zamanki belgeselci titizliğiyle baba oğulun mektuplarını bir araya getirmiş. Çok keyif alarak okudum. Erdal İnönü ile söyleşilerinden oluşan ''Anka Kuşu'' isimli kitabını da okumaya karar verdim.
Kızlarıma Mektuplar, Emre KongarAynı tarzda değil ama, yıllar önce okuduğum başka bir kitaptan söz etmeden bitiremeyeceğim. Emre Kongar'ın ''Kızlarıma Mektuplar'' isimli kitabı. Emre Kongar,  farklı konu başlıklarıyla kızlarına hitaben yazdığı mektuplarla tüm gençler ve anne babalara düşüncelerini aktarıyor.

Ben tabletimde oyun oynamayı ve müzik dinlemeyi çok seviyorum. Oyunlar derken; Subvay Surfers, Temple Run, Fruit Nija veye Angry Birds. Bunlar çok güzel oyunlar. Müzik dinlemek derken de; Hush Hush, One Direction, Justin Bieber, Shakira, Nosa, Balada veya Türkçe isterseniz Nil Karaibrahim.Bu şarkıları ben seviyorum ama annem hoşlanmıyor. Ona bir şey ifade etmiyormuş. Bu müzikler onun başını ağrıtıyormuş. Ama bence çok güzeller, haa bir de sözleri kötüymüş, anneme göre.



2 Mayıs 2013 Perşembe

Pirinç Han


Pirinç Han, AnkaraPirinç Han, AnkaraPirinç Han, Ankara
Ankara'nın ilk ahşap hanı. Onsekizinci yüzyılda yapılmış bir kervansaray. Şehirden gelip geçen yolcuların gece soygunculardan korunması, konaklaması için yaptırılmış, üç katlı, ortasında avlusu bulunan  bir yapı. Eskiden karakol olarak kullanıldığı söyleniyor. 1923'de tamir edilerek mesken olarak kullanılmış. 1990 yılında restore edilip, daha çok antika eşyaların satıldığı şimdiki haline dönüşmüş.Antikacılar, gramofoncular, hediyelik eşya satan dükkanlar var.

Pirinç Han, AnkaraPirinç Han, Ankara             Koyunpazarı yokuşundan kaleye doğru çıkarken pirinç sokağın başında yer alıyor.

Gıcırdayan ahşap merdivenlerden çıkıp, birbirinden ilginç şeylerin bulunduğu minik dükkanları dolaşmak çok keyifli.

Pirinç Han, Ankara Yorulunca da hanın avlusunda yorgunluk kahvesi içip, geçmişe dalmak da mümkün. Acıkanlar için de birşeyler var.