
Denizli;
Ege Bölgesi'nin horoz, tekstil ürünleri, Pamukkale ve antik
kentleri ile bilinen ili. Yıllar önce de gitmiştim ama bu kez
daha iyi gezdim çünkü şeker gibi bir rehberimiz vardı. Hele
antik kent gezisinde anlattığı mitolojik öyküler çok
keyifliydi.



Denizli'nin
eski adı Ladik. Asıl eski kent şimdi Laodikya
antik kentinin bulunduðu bölgedeymiş. Yıllar süren
Bizans-Selçuklu savaşları ve sonrasında depremlerle yıkıllan
kent terk edilmiş ve şimdiki Denizli kale içinde kurulmuş. Kale
içi; minik dükkanları, kapı önünde oturan esnaflarıyla klasik
arasta görünümünde. Denizli dokumalarının satıldığı
Babadağlılar pasajı da bu bölgede. Havlu, bornoz ve ev tekstil
ürüleri bol. Denizli'de tekstilin yanında doğal taş ve mermer
ihracatı da yapılıyor. Babadağlılar Pasajının hemen
karşısında ise Atatürk ve Etnoğrafya Müzesi gezilebilir.
Atatürk 1931 yılında Denizli'ye geldiğinde bu evde kalmış.
Denizli'nin dokumaları ile ünlü ilçesi Buldan. Leblebi ile ünlü
ilçesi de Serinhisar. Serinhisar, ülkemizin leblebi ihtiyacının
%85'ini karşılıyormuş. Sade, meyveli, baharatlı, kahveli …
Aklınıza gelebilecek her çeşit leblebi yapmışlar. Benim favorim
tahmin edeceğiniz üzere kahveli leblebi. Kahvenin yanında ikram
edilen drajelerin yerine gayet güzel uyuyor. Nerdeyse unutuyordum şehir içinde gezerken Hacı Şerif'in yerinde dondurmalı irmik
helvası yemeyi unutmayın. Dondurmalı helva ile doyunca çeşit
çeşit meyve tatlılarına sadece baktık, siz onlara da yer ayırın.
Çamlık parkına gidecek zamanımız kalmasa da İncilipınar
Parkı'nda akşam yürüyüşü yaptık.
Hierapolis, Laodikya,
Thriepolis gibi antik kentler, doğa harikası Pamukkale, Karahayıt
termal merkezi, Kaklık ve Keloğlan gibi mağaralar gezilebilecek
diğer yerler. Laodikya ve Kaklık mağarasını bir sonraki Denizli gezimize bıraktık.
Pamukkale'de travertenlerin hemen arkasında
Hierapolis harabelerindeki Roma hamamı onarılıp Arkeoloji Müzesi
olarak ziyarete açılmış. Kazılarda bulunan lahitler, steller,
heykeller, tiyatro kabartmaları vs. sergileniyor. Antik havuz ve
tiyatroyu görmeden, travertenlerde yürümeden sakın dönmeyin. Şehrin yıkımına neden olan depremin izini antik havuzdaki kırık hattında görebilir, havuz kenarından çıkan sodalı sudan içebilirsiniz. Kimbilir belki siz de güzelliğinize güzellik katarsınız. Benim ilgimi çeken başka bir şey de fotoğrafta da görünen yağ sıkma atölyesiydi.
Oduncu kızının
hikayesi
Bir zamanlar buralarda
yaşayan fakir bir oduncunun çirkin bir kızı varmış. Fakirliğine
aldırış etmezmiş ama çirkinliğinden çok utanıyormuş. Böyle
yaşayacağıma yaşamam daha iyi diyerek bir sabah Çökelez Dağı'na
çıkıp uçuruma atlamış. Ava çıkan Denizli beyinin oğlu onu
kayalardan sızan sıcak suların biriktiği bir gölcüğün
kenarında bulmuş. Baygın haldeki güzel kızı atına atıp
götürmüş. Hikayenin devamı bir düğünle sonuçlanmış.
Düğünün bahtlı gelini; çirkinliğine dayanamayıp uçurumdan
atlayan oduncu kızıymış. Pamukkale'nin şifalı suları onun
çirkinliğini silip götürmüş (Şehirden Şehire Anadolu, Mehmet
Önder).